Domates Amerika kıtasının beyaz adamlar tarafından işgal edilmesiyle Avrupa’ya getirildi. Amerikan yerlileri domatesi biliyordu ama biz daha haberdar değildik. Kristof Kolomb‘un Amerika’yı keşfinden sonra Avrupa‘ya gemilerle gönderildi domates.
O zamanlar domates sarı renkliydi ve İtalyanlar sarı renginden ötürü onu altın elma olarak adlandırdı. Rengi kırmızı olan domatesler de bir süre sonra Avrupa’da görülmeye başlandı ama renginden dolayı da zehirli olduğuna dair bir inanış geliştiği için tüketilmesi kolay olmadı. Renginin kırmızı olması ona başka bir unvan kazandırdı, aşıklar birbirlerine kırmızı elma vermeye başladı ve adı aşk elması oldu.
1500’lü yıllarda yavaş yavaş yemek kültürüne girmeye başlayan domatesin ilk kullanım şekli kızartma yapmaktı. Çığ olarak ilk kez İtalya’da salatalarda kullanılmaya başlanması ise domatesin kaderini değiştirdi. Bu tarih 1700’lü yılardı. Bu tarihten sonra domates hızla kullanım alanı bulmaya ve yenmeye başlandı.
Domatesin adı da anavatanından geliyor. Aztekler ona tomoti diyorlardı ve Avrupa’ya geldikten sonrada adı tomoto olarak değişti. Hatta ülkemizde de İzmir ve çevresinde domat dendiğini biliyoruz. Sanırım bu da İzmir ve çevresine yerleşen Levantenlerden kaynaklanıyor olabilir.
Yemeğimiz hala renksiz, bizim domatesle tanışmamıza daha var. O tarihlerde biz yemeklerde neler kullanıyorduk. Genelde et ve hububat yemekleri yapıyorduk. Değişik sebzelerimiz vardı ama domatesimiz yoktu. Et yemeklerinde kayısı, erik, ayva gibi meyveler kullanıyorduk. Değişik lezzetlerimiz vardı. Şimdilerde bu lezzetleri yemek kitaplarında uzak bir masalmış gibi okuyoruz. Kaçımız erikle ekşilendirilmiş bir kuzu yemeği yedi acaba.
Gelelim domatese, Domates, 18. yüzyıl sonu Osmanlı mutfağına giriyor. İlk hali de bugün pazarlarda satılan kiraz domates boyutlarında küçük şeyler. O zamanlar, domates yeşilken tüketiliyor. Dolması, çorbası, zeytinyağlısı yapılıyor. Daha yemeklere tat vermesi için kullanmaya başlamamışız bile. Kırmızıya döndüğünde ise bozulduğuna karar verilip çöpe atılıyor.
Kırmızı domatesin yenmesi ise Osmanlı Devletinin güçten düştüğü, halkın fakirleştiği döneme denk geliyor. Bu dönemde yemeklerde kırmızı domatesin kullanılması tesadüf olamaz sanırım. Bildiğiniz gibi domates suyuyla pişirilen yemeklerde domates baskın bir tada sahiptir. Diğer sebze ve yiyeceklerin tadı domatesin içinde biraz da olsa kaybolur. Fakirleşmiş halk o tarihte sadece karnını doyurmak için lezzete önem vermeden ne bulduysa domatesle birlikte pişirerek karnını doyurmak derdine düşmüş olabilir mi? Çünkü domatesle her şey lezzetli olabilir. Günümüzde ise domates olmadan yemek düşünülemiyor bile. Ama siz yine de domatessiz yemekler yapmayı deneyin ve domatesi sadece mevsiminde tüketin. Kışın bu soğuk günlerinde tadı tuzu olmayan domatesler yerine salçayı tercih edin ve değişik tarifler deneyin. Salça dedim de, acaba domatesten salça yapmayı ne zaman öğrendik?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder